1 Eylül 2012 Cumartesi

A Song For Absolution


 Ne zaman karanlık hissetsem, ayaklarımın altında bir çimen kokusuyla uyanıyorum günlük hayatın getirdiği o monoton yaşamın bulanık sularından. Ne çaldıysa benden zaman, akrep her saat yelkovan her dakika ne götürdüyse hep yarım kaldım, eksildim sanarken; meğer benliğimden aldığı her taşın yerini karakterimin koyu ama parlak binasına bi tuğla bırakarak, an be an gün be gün usanmadan eklemiş bana, o taştan sağlam binaya..

   Çekici duvara çivi çakmak dışında kullanmayı öğretmiş bize o 12 haneli kadran. Bakış açını değiştirmeyi öğren. Aldığı kadar vermiş sana aslında hiç var olmayan zaman. Bir nevi eşdeğer nitelikli takas yapmış. Çoğunu yitirmişiz saatin içindeki kumların diye bakarken dur düşün; ancak üst bölmeden alt bölmeye dökülmekten öteye gidememiş o hayat hırsızı vakit. Çoğu zaman tel tel almış saçlarımızı, bazen bırakmış yerini buzdan beyaz saçlara ki hayatın sadece senden çalabildiğinin saçların donuk, gri renginden daha fazlası değildir fakat yüzümüzdeki sıcak gülümsemeye hiç dokunamamıştır yüzyıllar boyu. Belki kırışmış yanaklarımız ama o da çok gülmekten olmuş.


Herkesin aklında bir başkası olup, içinde hep kendin kalabilmektir başarmak, iz bırakmak! 

  Ne zaman doğdum diye düşünme, kutlama doğduğun günün yıldönümünü, ölüme bir adım daha, dünya zamanıyla bir sene daha yaklaşmışken nelere geç kaldım hayatta nelere ulaşamadım ne yaptım da başaramadım ama gururla denedim de. Yapamadım benim gücüm yetmedi ama çabaladım de. Ben bunu yapamadım demek ezilmek, yenilmek değil. 'Zaman' kazananı unutturur ama çabalayan hep hatırlanır.



''Zamanın kaybolduğunu bilenler, en çok üzüntü duyanlardır.''  Dante



0 yorum: