26 Aralık 2013 Perşembe

aptal



Uyanıksındır.
Onsuz yapacak bir şey bulamayınca evin içinde dolanırsın boş boş.
Günde hiçbir şey  yemesende toktur miden o sabah.
Ona acıkırsın.
Bi tur daha odalarda.
Sonra gidemeyeceğin kadar uzakta olduğu hatırına düşer.
Rüyalarındaki gökyüzünde ararsın o hep ağlayan bulutu.
Gün bitmesin, gün hiç gelmesin diye dua edersin.
'Bi gün mutlaka' gider.
Sonra o hiç beklemediğin gün an olur.
Anı yaşamaktan hafızalarda anı kalmaz olur.
Gün hiç bitmesin, yarın hiç olmasın dersin, 
Bakarsın gün çoktan geçmiştir bile.
Uyuyamazsın.

22 Aralık 2013 Pazar

 

  Hiçbir ağlayan bulutun altında kimseye şemsiye açmamış ben, aciz hissediyorum tavanın ufacık gözünden akan 2 damla suya karşı. Adını dahi unuttuğum acılara gark olunca daha çok hissettim aslında yalnız bırakıldığımı ve bunu hak ettiğimi. Yosun tutmuş duvarlarımın altında ne güzel renkler vardı artık ben de bilmiyorum. O kadar çok şey bekliyorum ki hep herkesten hem de hiçbir şey vermeden. Sürekli ben verdim o kadar verdim ki tükendim heralde kalmadı bende. İçimdeki boşluğu bencilliğimle doldurmaya çalışıyorum.
Herkese ve her varlığa dair inancımı yitiriyorum. Anlamsızlaşıyorum.

12 Aralık 2013 Perşembe

Renk Körü



  Büyük sorunun siyahla beyaz arasında olmayan bi rengin tam üzerindeki göze bakan lekeye bakabilirsen cevabını bulursun.

  Özlemler bile artık o kadar renkli ki insan hüzünlenemiyor. Hiçbir kara tren vedasını bilmiyorum artık o kadar teknolojik ki artık gidişi bile vız diye oluyor, el sallamaya bile vakit yok.

  Herkesten gizli gizli gizlediklerimizin gizemine boğulmuşken hem de hiç vakit yok yaşamaya, ışığa bakmaya. Ayırt edemiyorum bile o kadar renkli ki 'O' bırak algılamayı, derinlik sarhoşluğuna vâkıf oluyorum. Doyuyorum açlığıma.

  Sessiz orkestramın şefi olmaya niyetlenmiş sefillerin -maddi değil de manevi sefaletten nasibini almamış- kendinde boğulmuş denizin suyu; önce ciğerlerinde acı suyu kus yerlere. Sonra boşaltırsın nefretini rahatça bana. Yutkunma boş yere, daha da bulanır miden.

  Bunlar diyeceğimin tek noktası bile değil. Sığmadı sığamaz buralara, beyaz kağıtları lekelemenin hiç bir anlamı yok boşuna.

  Derinlerde ara beni bakarsın su yüzünde çıkarım.