17 Ağustos 2012 Cuma

Biz Var Ya



 Bizi sıkan ama insanların bayılarak izlediği, şu bu sitede binlerce oy almış dünyanın sayılı filmlerinden dedikleri filmi beğenmeyip, yarıda bırakışımız gibi kararlıyız biraz. Bi o kadar da kimsenin beğenip içmediği ucuz bir markette satılan kolayı gün içinde 10 kere alıp kana kana içmek kadar da umursamazız.



      Sinemadaki bayat diye sinirlendiğin ama inatla yenilen, hatta kimseyle kolay kolay paylaşılamayan, çabuk bitsin hepsini ben yiyeyim diye hızlı hızlı löpürdetilen o patlamış mısırlar gibiyiz biraz. Yorsa da zorlasa da seni, kolayca pes edemiyoruz. Vazgeçilmeziz.



  Sabahın 5inde falanca mağazanın önünde kıçı kırık bi ütüyü 3 5 kuruş daha ucuz alabilmek için sabahladığın geceler kadar sabırlı davranamıyor insan her zaman mesela. Basit bi vizenin sonucunu 2-3 gün geciktirdi diye bas bas bağıran, ortalığı ayağa kaldıran, hatta bıraksan rektöre kadar gidecek olan bir üniversite öğrenci kadar da sabırsızız hayata. Atarlıyız az biraz.



  Sevgilimizi böyle içten içe eşşek gibi kıskanırız fakat darlamamak için kimseye bir şey demeyiz, dünyanın en geniş mideli, en rahat kafalı, hatta umursamaz adamı oluruz. Ama yaptığımız basit bir çocuk tiyatrosu karakteri canlandırmasıdır. Ondan öteye gidemeyiz. 3 5 gün sonra dayanamayıp kıskançlık denizinin azgın fırtınalarına dönüşüp birbirimizi boğmaktan kendimizi alamayız. Sahnelerin adamıyız hani.



   Sonra severiz biz. Çok severiz hem de. İlişkilerimizin başında bi kestane ağacı kadar gürken, çevreye uyum sağlamak için her gün bir dalını kesip atıveririz bi kenara. Ardından bir bakarsın kendine kalakalmışsın kavak ağacı gibi dımdızlak tek parça tek dal ortada. Sonra yine sürgün veririz, tomurcuklanırız her baharda ancak; yapraklarımız bir daha asla öyle ıslık çalmayacaktır rüzgarda..



  Üzünçlerimiz var bizim; dünyadan emanet aldığımız bedenlerimizin bir laneti olarak sürekli taşıdığımız. Mutluluğa giden her ışıklı yolda biz yakınlar bize hep. Tıpkı o ışıklı yolda ardımızda yürüyen, gitmek bilmeyen gölgelerimiz gibi her daim, adım adım peşimizdeler. Yolun sonuna kadar hırslı olduğumuz içinde haliyle hepimiz kendimizce mutluyuz! Hatta biraz da yoksul bi adamın ''bir gün mutlaka'' zengin olurum düşleriyle yaşaması gibi umutluyuz.



 Mühendis yaklaşımıyla hayatı kontrol etmek yerine; koca bi nehri ufacık kağıtlara kareleyen fotoğraf sanatçısı kadar sadece olanı, yalnızca yaşanan o anın peşindeyiz bazen. Karmaşık hayatı basite indirgeyecek kadar zeki, bu basit hatayı fark edebilecek kadar saçmayız.



  Mutfağımızda tüm gün beğensinler diye uğraştığımız, elimizin yüzümüzün una bulandığı, yaparken zorlandığımız, kıvamı tutturamadım mı acaba diye kekin camdan gelen bi kedi tarafından tırtıklanışıyla birer canavarız. Hem de o biçim. Tuttuğumuz gibi kuyruğundan aynı camdan fırlatıp atacak kadar acımasızız. Halbuki karşımızdakinin de aç olabileceğini düşünemeyecek kadar at gözlüklü, bi parça mutluluğu paylaşmanın vereceği hazzı anlayamayacak kadar ben'ciliz..





        Aslında biz var ya birbirimizin aynısıyız.

0 yorum: